İslam sanatları ve özellikle hat sanatıyla ilgili kurslar büyük ilgi görüyor. Meslek edindirme kursları bünyesinde açılan bu kursların sanatı ihlal ettiğini belirten 35 yıllık hattat Hüseyin Kutlu, “İslam sanatlarına sahip çıkalım derken ehliyetsiz insanlar bu sanatları yozlaştırıyor” diyor.
Türk-İslâm sanatlarının yoğun ilgi gördüğü günümüzde, Hattat Hüseyin Kutlu ile bu ilginin niteliğini konuştuk. Kutlu İslam sanatlarına ilgiyi farklı bir açıdan değerlendirerek, İslâm sanatlarına olan bu ilginin, artık bir sahip çıkmadan çok sanatlarımızın yozlaşmasına zemin hazırlayan nitelikte olduğuna dikkat çekiyor. Yozlaşmanın ana sebebinin “zevk-i selim eksikliği” olduğunu belirten Kutlu, İslam sanatlarının kaybolmaya yüz tuttuğu bu günlerde, hat sanatında 35 yılı doldurduğunu ifade etti. Hat sanatı ile ilgisini bir mesleği icra etmenin dışında, bir yaşam biçimi olarak gören Kutlu, İslam sanatlarındaki yozlaşmanın kaygı verici boyuta ulaştığını söyledi.
Ehliyetsiz insanlar sanatı yozlaştırıyor
Kutlu, meslek edindirme kurslarının İslam sanatlarına sahip çıkma fikrini güzel bir niyet olarak değerlendirirken, sahip çıkmanın ehliyetle olacağının da önemle altını çiziyor. Kutlu, “Neye kim nasıl sahip çıkacak? Bu sanatlar sahipsiz değil ki. Sahipsiz kaldı da bu sanatlara sahip mi aranıyor? 'Sahip çıkma' şeklinde değil de bu sanatlara hizmet etme anlayışıyla hareket edilirse, bunu takdirle karşılarız. Sahip çıkma çok büyük bir iddia. Sahip çıkacak kimsenin vasıfları, meziyetleri ve bir takım özellikleri olması lazım” diye konuştu.
Meslek edindirme kurslarında verilen sanat eğitimlerinden yakınan Kutlu,
“Bu sanatların tarihini, usulünü, edebini, kültürünü bilmeden bu işleri planlamaya kalkarsanız, kaş yapayım derken göz çıkarmış olursunuz” dedi. Kutlu şunları söyledi: “Bu çalışmaların iyi niyetle yapıldığına katiyetle inanıyorum. Ancak belediye başkanımızın yanlış ya da eksik bilgilendirildiğini de düşünüyorum. Sözlerim lütfen yanlış anlaşılmasın. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Ancak önemli bir noktaya dikkat çekmek isterim. Genelde (istisnalar kaideye girmez) üst yöneticilerimiz seçtikleri danışman, uzman gibi yardımcıları tarafından iyi niyetle dahi yanıltılabiliyorlar. Şöyle ki: üst yönetici rahat etsin, mutlu olsun diye problemler ona pek yansıtılmaz. Ya da üst yöneticinin işi havale ettiği danışman, alt başkan, daire başkanı kendine beceriksiz damgası vurulur endişesiyle gidişatı tozpembe gösterir.”
Sanatı doğru yönetmek gerekir
Meslek edindirme kurslarındaki idarecilere tepki gösteren Kutlu, idarecileri konuya şaşı bakmakla eleştirerek. “Meslek edindirme kursları” yerine “Meslek edindirme ve sanat eğitim kursları” başlığı altında faaliyet gösterilebilir, dedi. Meslek edindirme kurslarında 'tamam evladım sen şu kadar saati doldur, sana mezuniyet belgesi verelim' şeklinde yanlış bir uygulama var. O kadar saati değil o kadar günü dolduranlara bile biz icazet vermiyoruz. Öyle şey olur mu? 10 sene devam edip icazet alamayan talebeler var. Niye? Bu kutsî bir emanettir. Alacaksın, verirken de nasıl almışsan öyle devredeceksin. Eğer öyle yapmıyorsan, emanete ihanet ediyorsun demektir.”
Herkes sanatçı olmak zorunda değil
Herkesin sanatçı olmak zorunda olmadığını ifade eden Kutlu, “Herkes sanatkâr olamaz ki. Bir kere o kişinin böyle bir kabiliyeti var mı? Ben icazet verdiğim talebelerimi de takip ediyorum. İcazet veren hoca aynı zamanda icazet verdiği kişinin sorumluluğunu taşır. Onu takip eder. Eğer ahlakını bozarsa, sanatında birtakım bozulmalar olursa icazetini geri çeker. Bu ilimde de, sanatta da, tarikatta da böyledir” dedi.
İslam sanatı İstanbul'la kendini buldu
İstanbul ve İslam sanatı ilişkisini değerlendiren Hüseyin Kutlu, Osmanlı'nın başkenti İstanbul'u sanatın yeşerdiği toprak ve sanatçıları bir araya getiren merkez olarak ifade ederek şunları söyledi: “İstanbul, İslam Medeniyeti'nin çok önemli bir merkezidir. Yalnız Hat sanatı değil sanatın bütün nevileri burada gelişiyor, yeşeriyor. İstanbul'da bir iklim var. Saray teşvik ediyor, toplum teşvik ediyor. Padişahlar içinde ondan fazla hattat var. Mesela Sultan Mahmut, Sultan Abdülmecit, 2. Bayezit, Şeyh Hamdullah'ın yakın dostu. Bugünkü bizim Türk hat üslubunun ortaya çıkışı 2. Bayezit'ın Şeyh Hamdullah'a “Şeyhim bu yazıya yeni bir üslup gerekir” diye teşviki ve tavsiyesi ile oluyor. Şeyh Hamdullah Efendi erba'îne giriyor. Erba'înde Hızır Aleyhisselam bugünkü üslubu bizzat telkin ediyor. Daha önce Yakut üslubu hakim. Biz şimdi Şeyh Hamdullah Efendi'nin yolundan gidiyoruz. Padişah'a bakın nelerle meşgul, nelere dikkat çekiyor. Çünkü Kur'ân'ın 114 sûresinden biri Kalem Sûresi olarak indirilmiş. Kalem Sûresi; “Kaleme ve satıra dizilene” yani “yazıya yemin olsun ki” diye başlıyor. Yazı, kalem, kağıt bizde kutsal kabul edilmiştir.”
Röportaj: Aynur Yılmaz - Zeynep Karaca / Yeni Şafak Cumartesi eki